kimi zaman, "bütün çektiğim acıları unutturan, kendi iç huzuruyla gelen, çevresine de bana da huzur veren biriyle birlikteyim, oley" dediğimiz zamanlar oluyor değil mi? ama sonra o ne yapıyor? size ilk çektiğiniz acıları aratıyor.. ok, biliyorum, sorduğum için özür dilerim. atalarımızın sözlerini dinlemesek de hep yalanlamaya çalışıyoruz onları. hep bi "ben onlardan daha iyi bilirim, zaman değişti beheey" havası, afrası tafrası... o atalarımızın sesi kulaklarımızda birer TOKAT gibi çınlayana kadar bekleyelim mi o zaman? bence beklemeyelim..
insan ömründe bir kez aşık olur demiş atalarımız. onu da doğru demiş sanırım. ama eklemeyi unutmuşlar, "hep başkalarında tamamlamaya çalışacaksınız o sevdayı, hep başkalarını daha çok seveceksiniz ve hep kalbiniz paramparça olarak yatağınızdaki cenin pozisyonuna döneceksiniz!" tabi atalarımız zamanında grunge depresyonu moda olmadığı için "cenin pozisyonunu" bilememişler, o kadar da olur.. 80'li yıllarda doğanlar bizim atalarımızı da, ne demek istediğimi de çok iyi anlar.
demek istediğimi özetlersek, kimse kimseyi gerçekten tanımıyor ya da sevmiyor arkadaşlar. hepsi ego savaşı.. birisi sizi yanındaki güzel süs bebeği olarak gezdirmekten hoşnut olurken, diğeri sizi her sözünü geçirmek için taşıdığı bir köle olarak görmekte sakınca görmez. yarın öbür gün sözünden çıktığınız zaman istediği gibi davranabileceği bir köle.. bir başkası sadece sizin onu ne kadar sevdiğinizle ilgilenir, bundan tatmin olup geceleri sizinle birlikte olmayı ya da 31 çekmeyi tercih eder. başka bir cinsi de kulaklarını her türlü açıklamanıza kapamışken size sorular sorar..
sanırım en acı vereni son cins..
o ki; kendini o kadar kaptırmıştır ki kendi yarattığı acıya ve sefalete, sizi suçlu bulmaktan başka çözümü yoktur. çünkü aynaya her baktığında (size de söylediği gibi) "ben çok çirkinim, bu kadının benimle ne işi var?" diye sormaktadır. sizin o aynaya bıraktığınız küçük sevimli bir post-it notunda yazan "seni çok seviyorum" yazısı bile yetmez onu inandırmaya. siz sevdiğinizle kalırsınız. o, başkalarına koşar, sizi en savunmasız halinizle, en yardıma ihtiyaç duyduğunuz zamanda terkedip gider. bu masal hiç mutlu bitmez.
mutluluğu bulduğunuzu sandığınız, şimdiye kadar çektiğiniz acıları paylaşmaya yeltendiğiniz kişi ise, sevdiğiniz kişi ise, onunla yaşadıklarınızı kendisiyle yaşadıklarınızla kıyaslamaya başlar. "onun için ağladın, benim için de ağlasana?" filan demeye başlar. o zaman gerçekten pişman olursunuz onun için yaptığınız herşeye ve onun yüzünden kaybettiğiniz herşeye. onun yarattığı herşeyden uzak, sığınabilecek birini bulduğunuzu sandığınız ana lanet okursunuz.
çok geçtir.
çok geçmeden tokat gelir.
çeneniz acır.
belki de acımalıdır.
bi daha onunla ilgili konuşmamalı diye.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder