28 Şubat 2011 Pazartesi

hepi börtlek tu mi!


geçen hafta salı günü doğumgünümdü hepimizin bildiği gibi !? hayatımda daha kötü doğumgünlerim de olmuştu şayet bu da yarışır diğerleriyle. tam o sabah patronla birbirimize girdik. sonra manitamsım ile yolları ayırdık. çogacayipti lan. sanki evren "bok vardı da doğdun amuğa koyum hacı" diyordu bana alenen. yo intihar etmeye karar vermedim; örgüye başladım!

yeni iş heyecanıyla yanıp tutuşan yüreğim, o sabah da yeni patronumun tüm beklentilerini karşılamak niyetiyle kavrulurken, hatun geçip karşıma "terapötik görüşme demonstrasyonu" isteyince birden bin bir parçaya ayrılıverdi. "yetti bea" diyip ortamı terk ettim. umrumda değildi! beni işe aldıysa, orda piyes çevirtmenin bir manası da yoktu! çocuk gibi! neyse sonra "gel konuşalım" dedi. öküz değilim ya, tabi ki de tüm iletişim yollarını açtım. şimdi iyiyiz kanımca.

tam işyerinden şahlanarak çıkmışken manitamsım aradı "iyki doğduğn rağnağ!" diyerekten. tüm öfkemi yüzüne püskürttüm tanıştığımız günden beri yaptığım gibi. yazıktı. yapmamalıydım. ama bu kadar depreşyondayken ya ne yapsaydım? tanıştığımız andan itibaren kendisini hayatımdan çıkartmaya çalışıyordum (biraz abartılı). çünkü benim kadar salak şeylere depreşen bir kişi kimseyi mutlu mesut edemez idi. amaç ne olursa olsundu. sonra neyse telefonu kapatınca bi kez daha düşündüm. zaten manitamsımın işlerindeki yoğunluğun verdiği görüşememe nedeniyle artık kendisine güvenmek için çaba sarfetmek durumunda kalıyordum. ulan bi yandan elem keder, bi yandan umutsuz bi bünye, bi taraftan yağan sıkıntılar... ne gereği vardı? işimi gücümü en kısa zamanda yoluna koyup gönül işlerini de en çabuk şekilde "düzenli" hale getirmem gerekirken, sırf artık tanışıyoruz diye birine güvenmek için kendimi zorlamak zorunda mıydım? ki o kişinin pek de çabası olmadığı aşikarken... sonacıma, akşam manitamsım gelince, daha önceden konuştuğumuz üzre, bana "yüzyüze söylemek istediği birşeyler" olduğunu biliyordum. yokmuş. yine aynı şeyleri geveledi, benim cevabım da değişmedi neticede. olayı kapadıktan sonra ben hızla "lan lun" moduna geçtim ve manitamsım da sessizce oturarak benim örgü örmemi izledi. durumun salaklığı apaçık meydandaydı. arayıp söyledim. çosaçmaydı dedim. büyük olgunlukla kabul etti. sevindim. ertesi gün facebok'tan silmiş beni. çogeğlendim. hatta eğlendik. neyse.
bu yaşta hala bu gerizekalı hayatta salakça debeleniyorum ya, kendimi tebrik ediyorum. umarım  hepbirlikte güzel şeylere abandığımız bi yıl olur benim yeni yaşım vesilesiyle. sonunda 24 (!) yaşıma da girdim. 30'a daha çoook var. yerseniz... 

Hiç yorum yok: