18 Ekim 2007 Perşembe

açık uçlu çoktan seçmeli


hayatta yaptığımız seçimler kurcalıyor kafamı. insan birşeyi seçtiğinde, bir başkasını terk etmiş oluyor malesef.. bir anlamda yalnızlaştırıyor kendini. ama elinde bir seçim oluyor hiç yoktan. belki diğerini terk ediyor, elindekiyle mutlu olacağının da garantisi yok belli, ama yapıyor işte. çocuk değilse.. çocuklar hepsini seçer, geride bırakmaz.. o yüzden yalnız çocuklara hep acırım, hızlı büyümüşler diye.. elindeki oyuncakla yetinene üzülürüm, mağazada annesinin sunduğu seçenekler karşısında seçeceği tek oyuncak için ter döken çocuğun azmine ve annesinin terbiye etme gururuna hüzünle bakarım. malesef çocuk değiliz artık ve seçmek zorundayız. kendi cehennemimiz altında cayır cayır yanmamak için kendi tutuşturduğumuz alevlerde, seçmek zorundayız. mutluluktan uçabilme olasılığı için, yine bir şık seçmek zorundayız.. sadece bir olasılık peşinde, seçmek zorundayız yaşamın bize sunduklarından birini. o her ne ise artık. mesleğimiz, kariyerimiz, yaşadığımız yer, kedimiz, köpeğimiz, sevgilimiz, eşimiz, çocuğumuzun gideceği okul, öğlen yemekten sonra yiyeceğimiz tatlı.. geride kalanlar nereye gider bilemeyiz. tekrar onlara dönebilir miyiz? bilemeyiz. yalnızca damağımızdaki bayat tatlının keyifsiz tadıyla diğer tatlılara bakar iç çekeriz: "keşke puding yeseydim" iş işten geçmiştir. o öğlen bayıla bayıla seçtiğiniz baklava bayat çıkmıştır ve sindirim sisteminizi uzun süre rahatsız edecektir. belki hala baklavayı çok seviyorsunuzdur, vazgeçemeyeceğinizi düşünüyorsunuzdur. ama hayat acıdır! her tattığınızda size inanılmaz mutluluk anları yaşatan baklava da gün gelmiş sizi üzmüştür. belki artık yeni tatlılar denemek gerekir. baklava yine sevilir, hep özlenir, onun yeri ayrıdır ama belki yeni tatlılar da aynı mutluluğu yaşatabilir. baklava saplantısını bir adım geride bırakmadan bunu bilemeyiz.. tamam, pudingi seçmek baklavadan ayrılmaktır, eyvallah. ama pudingin tadını bilmeden de baklavanın bozgununu yaşamakneden? hem baklavayı hep sevecek olduğunuzu bilirken..

çoğu seçimler bu kadar masum değil oysa ki.. hayatımızdan birini çıkartmak, onun bizi üzmesi, belki hiç beklemediğimiz anda gitmesi ya da bizim onu artık seçemeyecek kadar kırgın olmamız diğer seçenekleri sunmuyor malesef önümüze. ama her seçiş, bir vazgeçiş, bireyselliğe bir koca adımsa, acıyan canımızı biraz olsun sakinleştirecekse, artık büyümenin vakti gelmiştir.

ben, oyuncakçıda tek parça seçmek zorundaki bir çocuk olarak, hala seçimlerinde zorlanan bir birey olarak, bu kez büyüyyeceğim. ve artık küçük prens romanını okumaktan vazgeçeceğim!

Hiç yorum yok: